Meşrutiyetin ilk yıllarında her nazıra* bir otomobil tahsis edilmişti. Fakat bu yalnız nazırlara bahşedilen bir imtiyaz değildi. Belli başlı müdürlerin emrinde de binek otomobilleri vardı. İstanbul polis müdüründe olduğu gibi. O günün gazetelerinde nazır koltukları ile birlikte makam arabaları da alay konusu olmaktan kurtulamamıştı. Bedava tarafından beylik bir otomobilde kurulan bir nazırı politikacı arkadaşları kıskanıyorlardı. Makam otomobili de kıskanılacak bir şey miydi? Bunun tehlikeli bir tarafı da vardı. Örneğin Mahmut Şevket Paşa böyle bir makam otomobilinde muhalifleri tarafından insafsızca öldürülmüştü (Bu araba askerî müzede bulunmaktadır).
*Nazır: Burada bakanlık görevi anlamında kullanılmıştır. Sıfat olarak kullanımı da vardır. Bir yere, yöne, denize, manzaraya bakan anlamında da kullanılır. Misal: Denizi nazır oda.
Günümüzde ise durum vahimdir. Emekli bakanlara dahi araç ve yakıt desteği verilmektedir. Makam bitse dahi saltanat sürmektedir. Yerli ve milli otomobili bakanlar kullansa yeter sayıda satış rakamı yakalanır sanırım.